HABERMAX. “Patronların delirme çağındayız” değerlendirmesini yapan Okuyan dünyanın hızla bir paylaşım savaşına doğru ilerlediğini vurguladı. Sınırların değiştirilmesi için büyük güçler ile “küçük ama kendini muktedir gören güçler”in kuyruğa girdiklerini ifade eden Okuyan, böylesi bir çağda insanlığın ayağa kalkmak ve direnç örnekleri yaratmak zorunda olduğunu vurguladı.
TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan bugün X sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda Elon Musk’ın ABD kabinesine girecek olmasına ilişkin “Kolektif manyaklık! Trump kabinesine şu anda ‘özel mülkiyeti’nde gevezelik ettiğimiz dükkan sahibini almaya karar verdi. Yanı sıra bir sürü fanatik siyonist de Ocak sonunda üst düzey görevlere getirilecek” değerlendirmesini yaptı.
‘İtiş kakış orada gerçekleşecek’
“Biden yeterince İsrail yanlısı değil miydi” sorusunun anlamsız olduğunu belirten Okuyan “Çünkü dünya hızla yeni bir paylaşım savaşına gidiyor. Büyük güçler arasında açık bir savaş olmayabilir bu. Büyük güçlerin kendilerini güçlü hissettikleri alanda İkinci Dünya Savaşı’ndan kalan siyasi haritayı değiştirmek için radikal hamleler yapacağı, daha küçük ama kendini muktedir gören güçlerin de fırsat kollayacağı bir sınır değiştirme kuyruğu oluştu, itiş kakış orada gerçekleşecek” diye yazdı.
Sovyetler Birliği’nin dağılması, Yugoslavya’nın parçalanması ve Demokratik Almanya’nın emperyalist Almanya tarafından yutulması dışında İkinci Dünya Savaşı sonrası sınırların sabit kaldığına işaret eden Okuyan “Şimdi bu değişecek gibi” ifadesini kullandı.
Okuyan şunları kaydetti:
“Sovyetler Birliği dağıldığında bu büyük birliği oluşturan federasyonlar ayrı ayrı ‘bağımsız’ ülkeler haline gelmişti. Sonra NATO bir başka federatif ülkeyi daha, Yugoslavya’yı dağıttı. Her iki örnekte de federasyonların parçası olan birimler ‘bağımsız’ ülkeler haline geldi. Demokratik Almanya’nın emperyalist Almanya tarafından yutulması da benzer bir siyasi hamleydi. Ancak dünya hâlâ temelde İkinci Dünya Savaşı sonunda sabitlenen sınırlara sahip. Şimdi bu değişecek gibi.”
‘Putin pandoranın kutusunu açtı’
Sınırların değiştirilmesi, işgal çağrıları ile “fırsat” yorumlarının daha yüksek sesle dile getirildiği, “herkesin başka ülkelerde hak iddia etmeye başladığı” bir çağa işaret eden Okuyan şu ifadeleri kullandı:
“Rusya’nın Ukrayna’ya silahlı güçlerini sokmasının nedenlerine ve bugünkü Rusya yönetiminin karakterine ilişkin çok şey söylenebilir. Ancak daha hemen başta işaret ettiğimiz tehlike gerçekleşti. Putin bu adımla pandoranın kutusunu açtı. Artık sınırlar çeşitli nedenlerle değiştirilebilirdi.
Güvenlik, soydaşların korunması, tarihsel ve kültürel bağlar ya da ‘burası fi tarihinde bizimdi’ türünden emperyal hafızaya dayalı gerekçelerle herkes bir başka ülkede hak iddia etmeye başladı.
İsrail zaten işgalciydi ama şimdi büyük bir rahatlıkla bunu seslendiriyor, fiilen de işgali hızlandırıyor. Türkiye’de gazetecilerin, siyasetçilerin, tarihçilerin, bürokratların sınır değişikliklerini gündemde tuttuklarına ve ellerini ovuşturduklarına tanık oluyoruz. Öte yandan bazı yayınlarda ‘Kürtler için büyük fırsat’ diye açık açık yazılmaya başlandı bu revizyon hazırlıkları için. Ukrayna’da gidişat, Rusya’nın alacağını alacağı, geri kalan Ukrayna’nın ise Almanya ama daha güçlü olasılık ABD’ye ‘satılacağı’ bir çözüme doğru. Burada yol kazası olur mu olmaz mı bunu kimse bilemez. Eğilimlerden söz ediyoruz.
‘İnsanlık o sınırları çok arayacağa benzer’
Sınırları değiştirmenin sonu gelmeyen kanlı çatışmalar anlamına geleceğini vurgulayan Okuyan, bugünü “patronların delirme çağı diye niteledi ve insanlığın direnç örnekleri yaratmak zorunda olduğuna işaret etti:
“Ancak Ortadoğu ve Afrika’da sınırları değiştirmek, yeni ticaret ve enerji yollarına hükmetmek ya da nemalanmak için atılacak adımlar sonu gelmeyen kanlı çatışmalar anlamına gelecek. İnsanlık cetvelle çizildiği için dalga geçilen o sınırları çok arayacağa benzer.
Özetle, patronların delirme çağındayız. Bizim bir gücümüz aklımız ama öte yandan bu adaletsiz düzenin sahiplerinin çılgınlıkları karşısında büyük insanlığın akilliği ve ‘sağduyu’su yeterince güçlü bir barikat oluşturmuyor. Ayağa kalkmak ve bu kolektif manyaklığın karşısında direnç örnekleri yaratmak zorundayız.”