HABERMAX. Hüseyin Okumuş’un 18 Ağustos 2019 tarihli köşe yazısı, “Siyaset Bir Meslek Midir?”, günümüz siyasetinin ruhunu sorgulayan çarpıcı bir metin. Okumuş, siyasetin bir hizmet alanı olmaktan çıkıp bir kazanç kapısına dönüştüğünü vurgulayarak, bu dönüşümün toplumla siyasetçiler arasındaki güven bağını nasıl zedelediğini gözler önüne seriyor. Yazının ana fikri, siyasetin “devlet yönetme sanatı” olması gerektiği, ancak günümüzde kişisel çıkarların gölgesinde bir meslek haline geldiği üzerine kurulu. Okumuş’un “Aynası iştir kişinin, lafa bakılmaz” sözü, yazının özünü özetleyen güçlü bir uyarı: Gerçek bilgi ve samimiyet, sözlerde değil, icraatta ortaya çıkar.
Okumuş, siyasetin meslekleşmesinin, siyasetçilerin sabah işe gider gibi siyasete başlayıp akşam toplantılara katıldığını, bu rutinin ise milletin beklentilerinden uzaklaşmaya yol açtığını söylüyor. Siyasetin, milletin ruhuna ve duyarlılığına hâkim olmayı, onunla bütünleşmeyi gerektirdiğini vurguluyor. Ancak günümüzde siyasetçiler, bu bağı kurmakta zorlanıyor. Toplumun siyasete olan güveninin dibe vurmasının sebebi, tam da bu yabancılaşma. Okumuş’un ifadesiyle, siyaset bir “nöbet” olmalı; ömür boyu süren bir meslek değil, geçici bir sorumluluk. Bu nöbet, millete ve devlete hizmet için tutulmalı, kişisel çıkarlar için değil.
Yazının dikkat çeken bir diğer noktası, siyasetin “devlet yönetme sanatı” olarak tanımlanması. Bu tanım, siyasetçinin vizyon, sorumluluk ve fedakârlık gerektiren bir rolde olması gerektiğini hatırlatıyor. Ancak Okumuş, bugünün siyasetçilerinin bu sanatı icra etmek yerine, kişisel yükseliş için bir araç olarak gördüğünü belirtiyor. Bu durum, yolsuzlukların, entrikaların ve milletin umudunu kıran hayal kırıklıklarının temel nedeni. Okumuş’un uyarısı net: Siyaset, bir hak değil, bir görevdir. Siyasetçi, milletin ruhuna yabancılaşmamalı, onun beklentilerine kulak vermeli.
Okumuş’un yazısı, sadece siyasetçilere değil, vatandaşlara da bir çağrı niteliği taşıyor: Daha seçici olmalıyız. Siyasetçileri değerlendirirken laflara değil, icraatlara bakmalıyız. Çünkü “çok iyi bildiğimizi sandığımız şeyler, aslında hiç bilmediklerimizdir.” Bu, hem bireysel hem de toplumsal bir özeleştiri davetiyesi. Okumuş’un yazısı, siyasetin geleceği üzerine düşünmek isteyen herkes için bir ayna tutuyor: Siyaset, hizmet mi olacak, yoksa bir meslek olarak mı kalacak? Bu sorunun cevabı, hem siyasetçilerin hem de vatandaşların elinde.