HABERMAX.1980’li yıllara kadar Türkiye’de devlet ve kamu kavramları iç içe geçmiş kavramlardı.
24 Ocak 1980 kararlarıyla birlikte uygulanmaya sokulan neoliberal politikalar devletin
kamucu özelliğini adım adım yok etti ve özelleştirmelerin zirve yaptığı bugüne geldik.
Bu süreç 20 yıllık AKP iktidarında zirve yaptı, özelleştirmede kamu malları rant ve
imtiyaz sağlama aracına dönüştü. Özeleştirmeler kanıksandı, normalleştirildi!
Bu nedenle de yol, köprü, hastane gibi en temel altyapı yatırımları “devlet-kamu
işbirliği” denilerek hazine garantileriyle fiili olarak “çok kolay” özelleştirildi. Bu
özelleştirmeler 20 yıl içinde yeni zenginler yarattı. Hal böyle olunca ülkede
kamulaştırma denince, sanki çok sıra dışı bir şey öneriyormuşsunuz gibi bir algı
ortaya çıktı. Şimdilerde bu algı dünyada hızla yok oluyor. Pandemi öncesi de
İngiltere, Almanya, ABD gibi birçok ülkede konuşulmaya başlanan kamuculuk,
pandeminin de tetiklediği krize karşı çözüm için şimdi çok daha fazla ülkede
gündemde. Örneğin İngiltere’de, Galler ve İskoçya’da demiryolları ve şehir içi
otobüsler için yeniden kamulaştırma kararları alınıyor veya tartışılıyor. Almanya’da
konutların kamulaştırılması tartışmaları yapılıyor, Berlin’de bu konuda referandum
bile yapıldı. İspanya’da, Fransa’da, Almanya’da enerji, sağlık ve eğitim gibi alanlarda
yeniden kamulaştırmalar belediyeler üzerinden yapılıyor. Son yıllarda çok hızlı
büyüyen ve inanılmaz artı değerler üreten bilişim şirketlerinin kamulaştırılması
İngiltere’den Japonya’ya kadar birçok ülkede tartışılıyor…
Suyun yanı sıra, elektriğin, bir bütün olarak enerjinin, doğal gazın kamusal zorunlu
tüketim maddeleri kategorisine girdiği bir dönemde kriz “kamusal hizmetlerin özel
sektörler eliyle daha iyi ve daha ucuz yapılacağı” tezini çürüttü. Türkiye’de elektrik
zamları bunun en tipik sonuçlarından biri. “Rekabeti arttırırsak daha iyi ve daha ucuz
hizmet üretiriz” iddiasıyla elektrik alanında yaşanan özelleştirme bugün yüzde 127’e
varan zamların da kaynağı.
Elektrik faturalandırmalarına gelen büyük tepkiden sonra, düşük ücretlendirme
kademesini 5’den 7 kilovata, aylık da 210 kv saate çıkaran Erdoğan bunu büyük bir
“fiyat indirimi” havasında sunsa da gerçeğin böyle olmadığı ve elektrikte yeniden
kamulaştırma yapılmadığı sürece, olağanüstü zamların önümüzdeki dönemde de
süreceği kesin.
Elektrik Mühendisleri Odası geçenlerde yayınladığı bir raporda bu gerçeği çok güzel
özetlemiş:
TEK (Türkiye Elektrik Kurumu) 1970’de bir kamu kuruluşu olarak elektrik üretimi,
iletimi, dağıtımı ve satışı alanlarında hizmet vermek amacıyla kurulmuş. Ancak bu
önemli kamu kuruluşunda 24 Ocak kararlarının da bir sonucu olarak 1984 yılında
kamu tekeli dönemine son verilmiş, AKP döneminde ise, yani 2013 yılında kamuya
ait TEDAŞ mülkiyetinde 21 bölgeye ayrılan elektrik dağıtım hizmetleri tamamen özel
sektöre devredilmiş, yine bir kamu kuruluşu olan EÜAŞ’ye (Elektrik Üretim AŞ) ait
santralların özelleştirilmiş ve Türkiye’de elektrik dağıtım altyapısı tamamen özel
sektöre geçmiş. 2002-2020 arası kamunun payı yüzde 19.5’e gerilerken, özel
sektörün payı da 80.5’e yükselmiştir.
Özel sektör deyip geçmemek lazım, elektrikte dağıtımı yapan “özel sektör” tesadüf bu
ya çok, “tanıdık”; Örneğin, Boğaziçi Elektrik Dağıtım A.Ş. (BEDAŞ) Cengiz Holding,
Limak Holding, ve Kolin İnşaat tarafından işletilmektedir!
Ve özel sektörün kamu mallarını yutması hızından hiçbir şey kaybetmeden bugün de
devam ediyor. Nitekim, 3 Temmuz 2021’de Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile
özelleştirme kapsamına alınan ve bir kamu kuruluşu olan ve elektrikte iletim
altyapısını oluşturulan Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi (TEİAŞ) ile ilgili
özelleştirme dün “torba yasa” içinde meclise sunuldu.
Elektrikteki bütün bu özelleştirmeler . “rekabeti arttırırsak daha iyi ve daha ucuz
hizmet üretiriz” gibi iddiaların tersine, iyileşme bir yana kamu kaynaklarını har vurup
harman savurmuş, artan ücretlerle yurttaşları çok daha zor durumda bırakmıştır.
Krizin derinleştiği bu dönemde, eğer çözüm isteniyorsa, iki hamle yapmak
kaçınılmazdır:
Birinci adım olarak, zamlar geri çekilmeli, elektrik ve doğalgaz faturasını
ödeyemeyenlerin kesilen elektrikleri ve doğalgazları açılmalı, icra takipleri
kaldırılmalı, devlet Almanya’da olduğu gibi yoksulluk sınırı altında yaşayan bütün
yurttaşlara elektrik ve doğal gaz yardımı yapmalıdır.
İkinci adım ise, rantın, sömürünün geçerli olduğu bu düzeni değiştirmek için elektrik
hizmetleri yeniden kamulaştırılmasıdır!
3 Şubat 2022, İstanbul
Necdet Saraç