HABERMAX.Aklımda düşüncelerim var. Güneş diyorum az buz ısıtıyor vücudumu ve içimi. Öğlen üstü iyi diyorum, keyifleniyorum da bisikletimin selesi üzerinde ıslık çalıp, beğendiğim şarkılardan mırıldanıyorum.
Başka bir gün başka bir yol. Yürüdüğüm sokakta kasvet var. Sanki hayat sonbaharın hüznüyle ele geçirilmiş ve ben isteksizce bir bahar hareketi arıyorum. Ama yok olmayacak galiba bugün sıkıcı bir gün kabul et diye düşünüyorum ve gayri ihtiyari bir kıraathaneye sığınıyorum mu diyelim oturuyorum. Yine aynı dert bende kısa süre sonra oradan çıkıyorum. Başım önümde elim kolum tutuk çürük havada yürüyorum gözlerim sağa sola dönüyor fakat nafile mutsuzum arkadaş. Sonra uzaktan tanıdığım biri ekleri ve başıyla işaret ediyor gel yanıma diyor. Elindeki yeşil poşetin içinden iki avuç bardak eriğini hediye veriyor, ceketimin ceplerine koymama yardım ediyor. Bir insana böyle güzel bir sürprizle tesadüf etmem ve sürprizini, iyilikle yaşamam ne büyük bir talih benim için çok seviniyor ve mutlu oluyorum. Yüzüm gülüyor, bahar geliyor hayatıma ne harika ve güzel şey yaşamak.
Köy gezileri yapmayı hep sevmişimdir. Köy hayatı nasıldır acaba diye de hep merak etmişimdir oldum olası yaşamak hayalimi gerçek yapa masamda belki bir gün gerçek olur. Yine bir köy yolculuğu. Hava kuru ama soğukta değil. Basın aracı olarak kullandığımız otomobilde bende başka üç kişi daha var gazeteci olarak. Bizim ilçeden yakındaki köylere gidiyoruz. Sohbet konumuz tepelerin, ormanların yeşili ve insana verdiği keyif. Başka ve önemli bir konuda haber konusu bulmak. Küçük abdestim de yolun yarısından beri var. Sohbet arasında konuşamadım bu yüzden benden başka bilen yok konuyu. Neyse Evciler köyüne geldiğimizde meydanda cami tuvaletine gidip, ihtiyacımı görüp, çıkıyorum. arkadaşlarımın yanına dönüyorum hepsi bir yere dağılmış. Birine karşımdaki asmalı kahvehaneye geçip, demli bir çay içeceğimi söylüyorum, tereddütsüz tamam diyor. Kahvehane sahibi eski bir tanıdığım. Güzel karşılıyor, içeriye alıyor beni. İçeride girişte duran iki klasik kahvehane masası var. İkincisinde köyden üç arkadaş kafa kafaya vermişler, tavla oynuyorlar. Yan masada bir yandan onları izliyor, bir yandan çayımı içiyorum. Neşeli halleri ve konuşmaları beni de neşelendiriyor. Bundan sonra dışarıya çıkıp, biraz hava almayı istiyorum. Çayım henüz bitmiş değil ve yarısı duruyor. Kahvehanenin dışındaki küçük alandaki masada bizim Trakya köylerinde genelde sundurma diyorlar. Alan biraz daha genişse bahçe deriz. Dışarıdaki masada bir yaşlı köylü amca ile geniş çerçeveli ve açık kahverengi konforlu gözlüklerine ve ciddi duruşuna bakılırsa dışarıdan köye gelmiş orta yaşlı bir bey. Önce ayak üstü selamlaşıyoruz. Muhabbet biraz uzadığı için müsaade isteyip, yanlarına oturuyorum. Masada yaptığımız sohbetimizde Bulgaristan göçmeni Türk olduğunu açıklayan orta yaştaki abinin en çokta haberlere konu olan Hollanda ineklerinin çıkardıkları gazın dünyayı ısıttığı tezini söylemesi bizim epey bir güldürüyor. Biraz sonra ciddileşiyorum, konuyla ilgili olarak, İlahi, hayatta olduğu kadar dünyada da zenginlerin sözü geçiyor efendim, diyorum.