HABERMAX. Türkiye Komünist Partisi’nin “Biz Halkız, Biz Yönetiriz” başlığıyla düzenlediği toplantılar bu hafta Samsun ve Muğla’daki buluşmalarla devam etti. Samsun Atakum’da, Hasan Âli Yücel Gençlik Bilim ve Sanat Merkezi’ndeki toplantıya TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan konuşmacı olarak katıldı.
Halk dansları topluluğunun gösterisiyle başlayan toplantı, TKP Samsun İl Başkanı Tolga Kaan Ateşli’nin konuşmasıyla devam etti. Ateşli, bugünkü siyasi iktidarı yaratan koşullara dair hatırlatmalarda bulunurken katılımcıları bağımsızlık, kamuculuk ve laiklik temelli bir mücadele için TKP’de örgütlenmeye çağırdı.
Ardından söz alan Kemal Okuyan, ABD ve Ukrayna devlet başkanları Donald Trump ile Volodimir Zelenski’nin kamuoyuna görüntüleri yansıyan tartışmalarına değinerek “Amerikan toplumunun %48’i bağımlılıkla mücadele ediyor, yüz binlercesi evsizlikle boğuşuyor. Kapitalizm denen alçaklık zengin, yoksul ülke ayrımı yapmaz. Biz dünyanın her yanında emekçilerden tarafız. ABD’deki kepazeliği keyifle izledim. Bu rezaletlerin daha fazla ortaya çıkması iyi bir şeydir.” dedi.
TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan konuşmasında şunları söyledi:
‘Yönetemedikçe savaş çıkarıyorlar’
Kendi içlerinde öyle bir kavgaya giriştiler ki. Kimler? Amerika Birleşik Devletleri’nin aslında bütün dünyanın iliklerini sömüren büyük şirketleri kendi aralarında amansız ve belki de kanlı sonuçları olacak olan bir çatışmaya girdiler. Bir tarafta Silikon Vadisi denilen o büyük teknoloji devleri, yazılım şirketleri; bir tarafta büyük petrol şirketleri. Bir tarafta Amerika Birleşik Devletleri’nin içinde üretmek isteyen otomotiv fabrikaları, şirketleri. Bir tarafta da Avrupa’dan, Çin’den ihracatla ayakta duran otomotiv şirketleri. Bunlar birbirinin boğazını sıkmaya başladılar. Ve belki Amerika Birleşik Devletleri yarın bir gün çok kanlı bir iç hesaplaşmaya gidecek. Ama kim için? Bu bahsettiğim şirketler için.
Mesele şu; dünyanın en gelişmiş ekonomisi hâlâ ABD. Çin’le rekabet halindeler Ama ABD dünyanın tepesindeki güç. Onlar da yönetemiyorlar. Şimdi onların yönetememe krizi bizim bedelini ödediğimiz bir krizdir. Yönetemedikçe savaş çıkarıyorlar. Yönetemedikçe başka ülkeleri işgal etmeye kalkıyorlar. Yönetemedikçe baskıyı artırıyorlar. Hem kendi ülkelerinde hem başka yerlerde. O yüzden kolay taraf olmayalım. Taraf biziz, taraf ABD’deki yoksullar. Biz onlardan tarafız. Ne Zelenski dünyadaki yoksulları temsil eder ne de Trump.
Kimin tarafında olmamız lazım biliyor musunuz? ABD’de 800 bin kişi sokakta yaşıyor. ABD toplumunun yüzde 48’i bağımlılıkla mücadele ediyor. Alın size Batı’nın hali. Bu kapitalizm denilen alçaklık zengin ülke yoksun ülke ayrımı yapmaz. Ben toplantılar yüzünden sık sık Almanya’ya gidiyorum. Her gittiğimde Almanya daha da batıyor. Avrupa’nın en gelişkin ülkesidir. Almanya’nın sokaklarında işsizler var, yoksullar var, alkolikler var, evsizler var, deliler var. Yoksulluk delirtiyor; insanlar çaresizlikten akıllarını yitiriyorlar. Almanya’da işsiz kalan birisinin yoluna devam etmek şansı yok.
Nereye gidersek gidelim hep aynı tablo var. Ama yoksullar, işçiler, emekçiler bizim tarafımız. Zelenski, Trump, Biden, geçiniz bunları. Putin. Bunlar bizim tarafımız değil. Bunu unutmayalım. Bunu söyleme nedenim birazdan Türkiye’yi anlatacağım. Hataya düşmemeliyiz. Onların yönetemediği bir şeyde bizim yönetebilmemiz için doğru tarafı seçmemiz gerekiyor. Zenginler, kan içiciler, diktatörler arasında tercih yapmak zorunda değiliz. Dolayısıyla, dolayısıyla ben keyifle izledim o ABD’deki kepazeliği. Neden keyifle izledim? O rezaleti yaşadılar. İnsanlar seyrettiler. İyi bir şey. Bu rezaletler daha fazla ortaya çıksın.
‘İnsanlığa boyun eğdiremiyorlar’
Filistin’de niye taraf olmalıyızı anlatmak istiyorum. Neden biliyor musunuz? Dünyada büyük bir rekabet var. Çin’le ABD şirketleri birbirine girmiş durumda var. Acımasız bir rekabet var. Herkes enerji kaynaklarını, ham madde kaynaklarını, enerji yollarını ele geçirmeye çalışıyor. Herkes ucuz iş gücü arayışı içerisinde. Büyük bir rekabet var. Bizimkiler de dahil olmak istiyor. Dolayısıyla bunların arasında bir kavga var. Savaşlar o yüzden çıkıyor. Ama Filistin halkının yanında hiçbirisi durmadı. Filistin halkı İsrail’in saldırganlığı karşısında tek başına.
Nerede Filistin’den yanasınız? İsrail’in savaş uçaklarının yakıtı Azerbaycan’dan gitti bütün bu Gazze Savaşı boyunca. Peki Azerbaycan’dan havadan mı gitti? Hayır. Türkiye üzerindeki Türkiye’nin limanlarında tankerlere yüklendi ve İsrail’e gitti. Azerbaycan hani İslam camiasının önemli kardeş ülkesiydi? Hani Türkiye İsrail’e kafa tutuyordu? Suspus Bu gerçekleri söylediğiniz zaman sizi içeri tıkıyorlar.
Niye yalnızlardı biliyor musunuz? Onların şirketleri yoktu. Onların otomobil fabrikaları yoktu. Onların petrol şirketleri yoktu. Ağırlıklı olarak yoksul insanlar vardı Gazze’de. Kimsenin umurunda değil. 50 bin kişiyi öldürdüler. Türkiye Komünist Partisi laiklik mücadelesinden asla taviz vermez. Biz aydınlanmacı insanlarız. Siyasal İslam’la hayatımız boyunca mücadele ettik. Ama Filistin’de İsrail’e karşı ABD’ye karşı direnişin bugün çeşit nedenlerle önüne siyasal İslamcılar çıktı diye o direnişe sırt çevirmeyin.
İsrail’in elinde en gelişmiş teknoloji var, bütün gelişmiş ülkeler arkasında. Yalnızca Amerika Birleşik Devletleri değil. İsrail’in savaş makineleri, uçakları, tanklarının elektronik çipleri Çin’den geliyor. Hani Çin’le ABD karşı karşıyaydı? İsrail’in limanlarını Çinli şirketler yönetiyor. İsrail dünyanın bütün ülkeleriyle ticari ekonomik ilişkiler kuran zengin bir ülke. İstediği gibi öldürüyor. Kimse karışmıyor.
İnsanların hayatları ile istedikleri gibi oynuyorlar. İnsanlık boyun eğmiyor, eğdiremiyorlar. Para var, silah var her şey var; Filistinlilerin hiçbir şeyi yok ama boyun eğmiyorlar.
‘Yangında 78 kişinin can vermesi yönetememektir’
Her şey tıkırında gittiğinde yönetmek kolay ama her şey tıkırında gitmiyor. Ya bir deprem oluyor ya bir sel oluyor. Hiçbir şey tıkırında gitmiyor. Bu düzeni değiştirmek istiyoruz. Depremin 15 gününü yönetemediler ve bunu tarih yazacak. Devlet görevlileri neden yönetemediklerini biliyorlar. Devlet her şeyi özel şirketlere ihale ile yaptırdığı için Hatay’da, Adıyaman’da insanlar enkaz altında kaldılar. Bu yönetememektir. Yangını da yönetemediler. Bir bina yangınında 78 kişinin can vermesi yönetememektir.
Grevler yasak, en küçük bir örgütlenmenin dahi üzerine giden bir hükümet var. İstedikleri gibi vergi koyuyorlar. İstedikleri düzenlemeyi yapıyorlar. Peki ne oldu hayat pahalılığı? Niye bu halkın çok çok büyük bir çoğunluğu yoksun aç niye bu rezalet? Bu yönetememek anlamına gelmiyor mu? Çünkü bu ülkenin bütün mekanizmaları nüfusun çok küçük bir azınlığına hizmet etmek üzerine kuruldu. Kaynak oraya gidiyor. Yüzde 1’lik kesim ülkedeki toplam zenginliğin yarısına sahip. O yüzden zehirli gıdaları bize yediriyorlar, o yüzden depremde başımıza binalar yıkılıyor. Bütün sorunların kaynağında bu var.
Peki sonra ne oluyor? Sonra kendi aralarında tabii ki büyük paralar döndüğü için bir pasta kavgası, pay kavgası. Büyük ihaleleri hangi şirketler alacak? Bu şirketler arasında rekabet oluyor. Evet, patronlar da arada sırada hükümete seslerini yükseltiyorlar. İşte hükümet de onlara bağırıyor. Hatta bir iki tanesi ifade vermeye götürüldü.
Halkımızın taraf olmasını istiyorlar. Bir tarafta Erdoğan var, onun karşısında TÜSİAD var. Biz niye TÜSİAD’dan taraf olalım? Hükümet onlara da baskı yapıyormuş. Ne baskısı ya? TÜSİAD’ın bu halkın savunmasına ihtiyacı mı var? Memleketi ellerinde tutuyorlar. Bu memleketteki yoksulların yarısını TÜSİAD sermayesi sömürüyor.
Bizler iş cinayetlerinde ölen işçilere üzülelim, kendimize üzülelim. TÜSİAD’a üzülmeye ne gerek var? Dİyorlar ki demokrasi mücadelesiymiş. Demokrasi mücadelesi ekmek mücadelesidir.
‘Osmanlı’yı diriltmeye çalışıyorlar’
Kaynaklar azalınca daha az küçülen pastaya yükleniyorlar. İmralı’dan bir mektup geldi. Burada da yönetemiyorlar. Türkiye Cumhuriyeti’nin bir yurttaşı olarak silahların susması, çatışmaların sona ermesi bunun karşısında kimse olamaz değil mi? Hepimiz barış isteriz ama bir baktık ki Bahçeli belki de Türkiye’de bu meseleleri en kaşıyan siyasi hareketin lideri olarak “iç cepheyi güçlendirmemiz lazım” dedi. Hemen ardından Suriye’de rejim değişti. Suriye’deki rejimi değiştiren kuvvetler arasında Türkiye de vardı. Bahçeli ve iktidara bağlı isimler Türkiye’yi İsrail’in tehdit ettiğini söylediler. O hâlde neden İsrail’le birlikte Suriye’de rejim değiştirdiler?
Türkiye de burada iştahlandı. AKP iki nedenle iştahlandı. Geldiklerinde söylediler zaten bu bir suçlama değil “biz tüccar zihniyetiyle yöneteceğiz” diye. Paradan iyi anlayan bir ekip Türkiye’yi yönetiyor. Çünkü kendileri de kazanıyorlar. İş adamlarına kazandırıyorlar. Halkımız da yoksulluk içerisinde ölmeyi bekliyor durum bu. Dünyada bu pasta kavgasına biz de katılalım diyelim diye kafalarında bir şey var.
Bir de başka bir şey var geldiklerinden beri cumhuriyetle hesaplaşmak istiyorlar. Tutturdular şimdi “iki yüz yıllık karanlık” diye. Cumhuriyeti de karanlık olarak görüyorlar. Milli mücadeleyi karanlık olarak görüyorlar.
O yüzden Suriye, Irak bütün bu coğrafyada, Kuzey Afrika’da Türkiye’nin patronlarının kâr hırsını kullanarak Türkiye’nin etkisini artırmaya askerlerle, üslerle, kendilerine bağlı devlet adamlarıyla Osmanlı’yı, geride kalmış bir şeyi diriltmeye çalışıyorlar. Soruyoruz; başka ülkelerde Türkiye’nin askerlerinin ne işi var?
Hesapları şu, “Biz bu kardeşliği İslam ekseninde din kardeşliği yaparız. Cumhuriyet’ten kurtuluruz. Barış gelir, bir de bölgeye atak yaparız, İran’a saldırırız.” Çok özetle. Biz de ne güzel bu ülkede barış oldu, kardeşlik oldu diye sevineceğiz öyle mi? Bunun arkasında duracağız. Birileri barışacaksa, birileri anlaşacaksa amenna yapsınlar. Ama içeriği hepimizi ilgilendiriyor. Neyin karşılığında ne olacak? Anayasaya hangi maddeler girecek? Laiklikten daha fazla nasıl kurtulacaklar? İran’ın başına hangi çorapları örecekler? Bizi bunlar ilgilendiriyor. Peki yürüyor mu bu süreç? Hayır. Bunu da yönetemiyorlar. Niye? İçeride büyük kavga var. Dün baş danışmanlardan bir tanesi Türkiye’de eskiden başbakanlık yapmış Binali Yıldırım’ı azarladı. Bu süreci de yönetemiyorlar.
‘Sistem bu kadar zayıflamışken halk ayağa kalkmak zorunda’
Kapitalizm denilen bu berbat düzen artık her yerde bekliyor. Biz yönetme iradesiyle gücümüzü birleştirmek zorundayız. Halka “siz oturun oturduğunuz yerde ben sizi kurtaracağım” diyen “kahramanlardan” uzak durmamız gerekiyor. Medyanın yarattığı popstar siyasetçilerden uzak durun çünkü onlar para babalarının yarattığı adamlar.
TKP’ye deniyor ki “hiçbir şeyi beğenmiyorsunuz.” Koç Grubu’nun, Türkiye’nin iliklerine kadar sömüren en büyük patron ailesinin Türkiye’de siyaset hayatına armağan ettiği Ekrem İmamoğlu’nu halkımız “beğenmek zorunda”. Mecbur muyuz bu aslında birbirinden farkı olmayan seçimler arasında tercih yapmaya?
Bu sistem bu kadar zayıflamışken halk ayağa kalkmak zorunda. Bu ülkedeki gençler yurt dışına kaçacak yoksa. Milyonlarca kişi ev hapsinde yaşıyor farkında mısınız? Ayağa kalkmak örgütlenmek zorundayız. Bu insanlar bu ülkeyi nasıl yönetecekler? NATO’yu ne yapacaklar? Biz halkız biz yönetiriz basit bir şey değil. Biz daha akıllıyız çünkü para aptallaştırıyor. Aklımızı, zekamızı ama en önemli silahımız olan birlikteliğimizi kullanacağız, ayağa kalkacağız ve hesap soracağız. Yalnızlık hissi bu dünyada felakettir. Bireysel bir kurtuluş için değil bu ülkenin güzelleştiğini görmek için örgütlendik. Kolay çözümleri atın. Kolay çözüm yoktur.
Okuyan, konuşmasının ardından yeni parti üyelerine rozetlerini taktı. Sanatçı Gülcan Altan’ın da şarkılarıyla konuk olduğu toplantı 8 Mart’ta Samsun Kadın Dayanışma Komitesi tarafından yapılacak yürüyüşe de çağrı yapılan etkinliğin son bulmasıyla çok sayıda yurttaş, salonda bulunan başvuru masasında TKP’ye gönüllülük başvurusunda bulundu.
Emekçiler Muğla’da ‘Biz yönetiriz’ dedi: ‘Bu karanlık işçi sınıfının siyaset alanında bulunmamasından’
Muğla Menteşe’de düzenlenen “Biz Halkız, Biz Yönetiriz” toplantısına TKP Merkez Komite Üyesi Savaş Sarı ve TKP Parti Meclisi Üyesi Nevzat Evrim Önal konuşmacı olarak katıldı.
İskender Alper Kültür Merkezi’ndeki toplantıda TKP Muğla İl Örgütü adına açış konuşmasını yapan Aleyna Fatma Yaşar, düzene karşı yan yana durmanın, örgütlenmek ve mücadele etmenin karanlık günlerde kurtuluşun tek yolu olduğunu belirtti. “Emekçi halkımıza reva görülen bu düzene, üniversitelerimize kök salmaya çalışan gericiliğe, kendisini memleketin sahibi sanan holdinglere ve onların tarikatlarına itirazımız var! Yönetemiyorlar ama biz halkız, biz yönetiriz!” dedi.
Yaşar’ın konuşmasının ardından sinevizyon gösterisi izlendi. Devamında söz alan TKP Parti Meclisi Üyesi Nevzat Evrim Önal “Bugün emperyalizm, o ana taktığımız zincirlerden boşaldığı için bu kadar saldırgan olabiliyor. Eskiden bu kadar saldırgan olamıyordu, çünkü dünyada biz iktidardaydık. Dünya şu an emperyalistlere dar geliyor, Türkiye’de ise Türkiye kapitalistlerine dar geliyor.” diye konuştu.
Nevzat Evrim Önal’ın ardından konuşma yapan TKP Merkez Komite Üyesi Savaş Sarı, TKP’nin yayınladığı “Demokrasi ve Özgürlükler Bildirgesi’ne dair değerlendirmelerde bulunarak “Yaşadığımız bu karanlık aslında işçi sınıfının siyaset alanında bir güç olarak bulunmamasından kaynaklanıyor. Bu tabloyu dağıtacak tek güç işçi sınıfının örgütlü gücüdür. TKP bu iddiayı temsil ediyor.” dedi. Buluşma TKP’nin örgütlenme çağrısı ile son buldu.