3 Mart Dünya Kulak ve İşitme Günü’nü geride bıraktığımız bu günlerde işitme kaybının kader olmadığının altını bir kez daha çizen İstanbul Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serkan Orhan, bu noktada koklear implantın işitme cihazlarına göre daha avantajlı olduğunu belirterek şu açıklamalarda bulundu: “İşitme cihazları dış ortamdan gelen sesleri yükselterek kulağa iletir. Koklear implantta ise dış ortamdan gelen sesler, ses işlemcisi aracılığıyla toplanarak implanta ve oradan da radyo frekans ile elektrotlara iletilir ve sesler kokleada elektrik enerjisine dönüştürülüp koklear sinir doğrudan uyarılır. İleri ve çok ileri derece işitme kayıplarında işitme cihazı ile ses seviyesi artırılmasına karşın sesin algılanması ve kelimelerin ayırt edilmesi yeteri kadar olmaz. Ancak koklear implantasyon, seslerin ayırt edilmesi ve anlamlandırılması konusunda avantajlar sağlar. Şu an için dünyada 750 binin üzerinde, Türkiye’de ise yaklaşık 30 bin koklear implant kullanıcısı var. Bu sayının gün geçtikte artacağına inanıyorum.”
Koklear implant uygulaması için bazı kriterler mevcut
İşitme kaybı problemlerinde etkin çözümler sunan koklear implantın çalışma prensibine değinen Prof. Dr. Serkan Orhan, şunları söyledi: “Sağlıklı bir insanda koklea, dış ortamdan gelen ses enerjisini elektrik enerjisine dönüştürür ve bu ileti koklear sinir yoluyla bilgiyi beyin sapı ve beyindeki işitme merkezine iletir. Farklı sebeplerle kokleanın görevini yerine getiremediği hastalarda koklea içine elektrodlar yerleştirilerek doğrudan koklear sinirin uyarılması yoluyla işitme rehabilite edilir. İnsanların tekrar duymasına katkı sunan bu çözümün uygulanabilmesi içinse çeşitli kriterler söz konusudur. Buna göre; ileri veya çok ileri derecede sensörinöral tip işitme kaybı olanlarda, ilerleyen işitme kaybı olduğunda, sonradan meydana gelen iki taraflı ileri derecede sensörinöral tip işitme kaybı yaşandığında, işitme cihazından fayda görmeyen ileri derecede sensörinöral tip işitme kaybı olduğunda ve son olarak tek taraflı total işitme kaybı söz konusu ise bizler koklear implantı hastalara uygulayabiliyoruz.”
Bebeklerde bir yaşından itibaren uygulanan koklear implant için yetişkinlerde sınırlama bulunmuyor
Ülkemizde tüm yenidoğan bebeklerin işitme taramasından geçtiğini belirten Prof. Dr. Serkan Orhan; “Bu taramadan geçemeyen bebekler detaylı tetkiklerin yapılması için bir üst merkeze sevk ediliyor. İlgili merkezlerde ileri düzeyde işitme kaybı saptandığında işitme cihazı kullanılması ve özel eğitime gidilmesi konusunda ebeveynler bilgilendirilip gerekli prosedürler uygulanıyor. Bu sırada da bebeğin kulak tomografisi ve manyetik rezonans görüntüleme ile iç kulak yapıları ve işitme sinirinin durumu değerlendiriliyor. Uygun olan çocuklar için koklear implantasyon süreci başlatılıyor. Ülkemizde en erken koklear implantasyon uygulaması bir yaşında yapılmakla birlikte bazı ülkelerde dokuz aydan itibaren koklear implant uygulanabiliyor. Bu noktada şunun da altını çizmek isterim ki, koklear implant sadece pediyatrik yaş grubu için değil yetişkinler için de uygun bir tedavi yöntemi sunuyor. Üstelik söz konusu yetişkinler olduğunda herhangi bir yaş sınırlaması da yok. En önemlisi ise koklear implant ameliyatlarında, bazı ürün gruplarında yüzde 100 devlet geri ödemesi bulunuyor. Böylece hastalar herhangi bir maliyet yükünün altına girmiyor” dedi.