HABERMAX. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun eşi Dilek İmamoğlu, son dönemde art arda gelen gözaltı ve tutuklamalara ilişkin sert açıklamalarda bulundu. İmamoğlu, Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğunu vurgulayarak, “Geç gelen adalet, adalet değildir. Biz artık adalet konuşsun istiyoruz” dedi.

Dilek İmamoğlu, konuşmasına Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı hukuksuzluklara dikkat çekerek başladı. “Her geçen gün yeni bir haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlikle karşı karşıya kalıyoruz. Demokrasiye ve hukuka ağır darbeler vuruluyor. Bu ülkenin vatandaşları umutsuzluğa, korkuya ve karamsarlığa sürüklenmeye çalışılıyor. Ama biz korkmuyoruz ve yılmıyoruz” diyerek topluma moral ve direnç mesajı verdi.
Özellikle 30 Ekim’den bu yana devam eden operasyonlara değinen İmamoğlu, yüzlerce kişinin haksız ve hukuksuz şekilde tutuklandığını söyledi. Bu tutuklamaların yalnızca bireyleri değil, ailelerini de hedef aldığını vurgulayan İmamoğlu, “Anneler çocuklarından, çocuklar babalarından koparıldı. İnsanların hayatlarını altüst eden bu zulme artık yeter!” diye konuştu.
İmamoğlu, yaşanan hak ihlallerinin toplumsal barışı zedelediğini belirterek şunları söyledi:
“Yeter, çünkü toplumun vicdanı kanıyor; yeter, çünkü adaletin suskunluğu hepimizi yaralıyor. Milletimizin vicdanını ve adalete olan inancını zedeleyen bu zulüm artık son bulsun. Hak ihlallerine son verilsin istiyoruz.”
Hukukun üstünlüğünün altını çizen Dilek İmamoğlu, devletin en temel vasfının hukuk devleti olmak olduğunu hatırlattı:
“Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devletidir. Bir an önce bu sözün altını doldurmak, en temel değerimize sahip çıkmak, hukuka dönmek zorundayız! Ülkemizin adil ve eşit yarınları için adalet ve demokrasi talebimizden asla vazgeçmeyeceğiz.”
Dilek İmamoğlu’nun bu çıkışı, yalnızca bir eş olarak değil, aynı zamanda siyasi atmosferi yakından gözlemleyen bir yurttaş olarak tepkisini ortaya koyuyor. İktidarın güvenlikçi politikaları ve artan tutuklamalar, muhalefet çevrelerinde “yargının siyasallaştığı” yorumlarını güçlendiriyor. İmamoğlu’nun sözleri, hem adalet talebini toplumsal bir çağrıya dönüştürüyor hem de iktidarın demokrasi ve hukuk konusundaki uygulamalarına doğrudan bir eleştiri niteliği taşıyor.