AHA.TBMM Başkanı Mustafa Şentop “Çok sınırlı olarak, belli suçlara mahsus olmak üzere idam cezasının bulunması gerektiği kanaatindeyim” dedi arkasından AKP Grup Başkanvekili Cahit Özkan “Vatandaşlarımız idam cezası istiyorsa, biz de TBMM’de gereğini yapmak zorundayız” diye bir açıklama yaptı. Siz ne düşünüyorsunuz?
Türkiye’de 1984 yılından beri idam cezası uygulanmıyor. 3 Ağustos 2002 tarihinde dönemin koalisyon hükümeti “Savaş ve çok yakın savaş tehdidi hallerinde işlenen suçlar hariç” idam cezasını kaldırdı. 2004 yılında AKP gereken adımları attı idam cezası tümüyle mevzuattan çıkartıldı. Uzmanlara sordum. Diyorlar ki idam cezasının kaldırılmasına ilişkin Avrupa Birliği’nin 13 nolu protokolüne ve Birleşmiş Milletler’in 2 nolu protokolüne imza atıldı. Birleşmiş Milletler 2 nolu protokolden çekilmek hukuken mümkün değil. Soruyorum İdam cezası diyenler hem Avrupa Birliği defterini kapatıp hem de Türkiye’yi BM’den mi çıkartacaklar? Bugün idam cezası diyenler, Türkiye’yi küçücük bir mağaraya hapsetmek isteyen sorumsuz insanlardır. 20 yıl önce biz bu tartışmayı yaptık, toplum bir olgunluğa erişti, gereken adım atıldı. Şimdi sar başa, dön geriye yapamayız. Halkın bir takım hassasiyetlerini istismar ederek idam gündemi üzerinden toplumsal fay hatlarını kaşımaya çalışıyorlar. AKP’nin artık bu duygu istismarı siyasetinden vazgeçmesi lazım. Milletin idam diye bir derdi yok. Milletin derdi işsizlik, yoksulluk, salgın. AKP’nin üç soruna da verecek tek bir cevabı yok. Habire havanda su dövüyorlar.
AKP belli suçlarla mücadelede idam cezasının etkili olacağını iddia ediyor. Siz ne diyorsunuz?
Bu lafın dünyada hiçbir karşılığı yok. Bu yönde bir sonuç gösteren hiçbir örnek yok. Ama ben soruyorum mesela çocuk istismarıyla mücadelenin çözümü bu mu? Küçücük çocukları alıyoruz, denetlenmeyen yapılarda, yurtlarda, pedagojik eğitimi olmayan adamların eline veriyoruz. Karaman’da bu yaşandı. AKP ne yaptı? Çocuk istismarı yapanlara adeta kalkan oldular. Çocuk istismarının araştırılması için önerge verdik. AKP reddetti. Kadına şiddet… Hepimizin içi acıyor. Ne yaptılar? Kadına şiddet abartılıyor dediler. Cinayet… Rabia Naz olayı ortada. Küçücük çocuk öldürüldü. Çocuğun komando gibi damdan atlayıp, kırık bacaklarıyla yerde 15 metre süründüğünü iddia edip dosyayı kapattılar. Suçla mücadelenin yöntemi işleyen, bağımsız ve tarafsız bir yargı sistemidir. Bağımsız, adil bir yargı yoksa, hiçbir suçla mücadele edemezsiniz. Adalet mekanizması güçlülerin delip geçtiği, mazlumların takıldığı bir örümcek ağına döner. Türkiye’deki IŞİD liderini 10 kere gözaltına alıp salmışlar. Niye? Efendim somut delil bulamamışlar. Barış Pehlivan niye hapiste? Osman Kavala hakkında somut delil mi var? Murat Ağırel niye hala zindanda tutuluyor? Sayın Selahattin Demirtaş niye hala hapiste? Bu ülkede suçla mücadelenin en etkin yolu hukuk devletini yeniden kurmaktır. Hukuk devletini yok eden bir iktidar suçla mücadele edemez ancak suç ortamının yardımcısı olur.
9 Eylül tarihinde CHP kuruluş yıl dönümünü kutlayacak. Parti içerisinde de önemli tartışmalar var, siz ne düşünüyorsunuz?
Tüzüğümüzdeki kuruluş tarihimiz 9 Eylül 1923. CHP’nin temelleri ise 1919 yılında Sivas Kongresi’nde atıldı. Yani CHP yüzyıldır ayakta. İkinci Dünya Savaşı’nı, Soğuk Savaş dönemini gördük. SSCB yıkıldı. Tek kutuplu dünya düzeni, küreselleşme dönemini yaşadık. Bugün farklı bir dünya var. CHP Avrupa’nın en eski partilerinden biri. İşin sırrı nedir? Bana göre işin sırrı kuruluş değerlerimiz ve geleneklerimizdir. Teamüllerimizdir. İktidarın yolu da bu değerlerden ve teamüllerden geçiyor. Söylediğimiz her şeyin ne kadar haklı olduğu ortaya çıktı. Laiklik ilkesini aşındırmayın dedik. Aşındırdılar. Ne oldu? 15 Temmuz’da TBMM’nin üstüne füzeler atıldı. O füzelerin her birini de AKP’nin laiklik ilkesine sırtını dönüp, devlete soktuğu belli bir cemaatin mensupları attı. Ne dedik? Kalkınmanın yolu demokrasi ve hukuk devletidir. Ne yaptılar? Demokrasi ve hukuk devletini yok ettiler. Ne oldu? Türkiye fakirleşti. Dolar fırladı, yoksulluk patladı. CHP’nin ilkeleri zamanın testinden geçmiş ilkelerdir. Her ilkenin temelinde insanlığın tecrübesi var. Bu tecrübeye sırtınızı dönerseniz, kafanızı duvara vurursunuz. 21’inci yüzyılda Türkiye’yi Hüsnü Mübarek gibi yönetemezsiniz. Tek adam rejimleri insanlığın felaketidir. Bugün neticede bu değerlerden Türkiye uzaklaştığı için ağır bir tablo ile karşı karşıyayız. Ancak AKP’yi eleştirmek yetmez. Bizim de değerlerimize sahip çıkmamız lazım.
CHP temel değerlerinden uzaklaşıyor mu?
Bu konuda haklı kaygılarım var. Mesela hangi partiye oy verirse versin seçmenin kafasında CHP’nin dürüst imajı vardır. Dürüstlük bizim markamızdır. Bu imaj yıkılıyor. Bize başarısız desinler ama hırsız demesinler. Ben bunu tercih ederim. Bu konuda halktan gelen haklı şikayetler var. İkincisi kamu yöneticileri işini yapmak zorunda. Parti politikasına karışamaz. Bir Belediye Başkanı halkın her kesimine hizmet etmek için seçilir. Seçilene kadar herkesin bir partisi var. Seçim bittiği gün göreve gelen artık bütün il veya ilçenin belediye başkanıdır. Belediye Başkanları iş gücü bırakıp parti içi politikalara dalarsa işlerini yapamazlar. Efendim o il başkanı benim adamım olsun, bu ilçe başkanı bana yakın olsun. Belediye Başkanına ne? İl Başkanları, İlçe Başkanları örgütün temsilcisidir. Belediye görevlisi değildir. İş böyle terse giderse parti raydan çıkar. Delege avcılığı peşinde koşan, partiyi dizayn etmeye çalışan belediye başkanları SHP’ye ağır bir bedel ödetti. Bunun karşısında olmak lazım. Biz laiklik ilkesini içselleştirmiş bir partiyiz. Bu partide adam kayırmacılık, hemşericilik, şu bu olamaz. Genel Merkez yönetiminin görevi parti omurgasını, değerlerini ve ilkelerini korumaktır. Bu konuda atılması gereken birçok adım var. Bu görevin hakkıyla yerine getirilmesi gerekir. Bakın geçen sene kalelerimiz dediğimiz ilçelerde bile binlerce insan istifa etmiş. Bu insanlar neden istifa ediyor? Biz bu soruyu sormuyorsak, istifa eden insanların fikirlerini almıyorsak, kırılan kalpleri onarmıyorsak o zaman biz güçlü bir şekilde iktidara yürüyemeyiz.
Yapılan anketlerde CHP’nin taban oyu yüzde 20 olarak gözüküyor. Ekonomide yaşanan gelişmeler ortada. Salgın tüm hızıyla yayılıyor. CHP oylarında sizce neden bir artış gözükmüyor?
Ortada sosyolojik bir durum var. Bu konuda bir araştırma yapmak lazım. Ancak bakın 2023 yılında 7 milyon genç ilk kez oy kullanacak. Z kuşağı’na mensup 13 milyon seçmenv var. Seçmenin yaklaşık yüzde 20’si. İstediğini iktidar yaparlar, istediklerini de sandığın dibine gömerler. Bu kuşak hakkında bir çok araştırma yapıldı. AKP’nin oyu yüzde 25’i geçmiyor. Esas sorun şu. Z Kuşağı bize neden teveccüh göstermiyor? Bu kuşağın ideolojik önyargıları yok. 50’lileri, 60’ları, soğuk savaş dönemini yaşamadılar. Kutuplaşma siyasetinden uzaklar. Neden CHP’ye gönül rahatlığıyla oy veririz demiyorlar? Ben de araştırma yaptırdım. Çıkan sonuç. Birincisi net söylem istiyorlar. Demokrat tutum istiyorlar. Açık açık nasıl bir ülke hayal ettiğimizi söylememiz lazım. İsviçre’de asgari ücretli bir çalışanın 5 ayda aldığı arabayı, burada bir asgari ücretli 57 ayda alamıyor. Gençler özgürlük istiyor, adalet istiyor. Bu değerleri ödünsüz savunmak zorundayız. Evet Türkiye Almanya gibi bir ülke olacak. Fransa gibi bir ülke olacak. Burada kimse kimliği, mezhebi, inancı, cinsiyeti yüzünden ayrımcılığa uğramayacak. Herkes birinci sınıf vatandaş olacak. Cumhuriyet ideali zaten budur. Milletin her üyesi eşit vatandaştır. Bunu sağlamamız lazım. Sayın Selahattin Demirtaş hapiste. Niye hapiste? Bunu sormak zorundayız. Kürt vatandaşlara yönelik büyük ayrımcılık var. Kürt siyasetçiler adeta mengene içerisine alınmış durumda. AKP’liye farklı, MHP’liye farklı, HDP’liye farklı hukuk olmaz. Türkiye orta çağ Fransa’sına döndü. Bir soylular sınıfı var. Bunlar Saray çevresinde toplanan ayrıcalıklı bir zümre. Ülkenin yağı, balı pekmezi bunlara akıyor. Bunlar ne yapsa mübah. Hiçbir şey sorulmuyor. Bir bu zümreyle iş birliği yapanlar var. Bir bu zümrenin ruhban sınıfı var. Bir de geniş halk kesimleri var. Habire vergi verip adeta parya gibi muamele görüyor. Bu düzeni yıkmak zorundayız. Cumhuriyetin ikinci ideali demokrasidir. Ne diyor Atatürk? “Demokrasi düşüncesi adeta yükselen bir denizi andırmaktadır.” Tiranlar bu denizin altında boğulur. Biz demokrasiyi savunacağız. Üçüncüsü “Cumhuriyet kimsesizlerin kimsesidir.” Milyonlarca yoksul, emekli, işsiz genç bizden bir umut bekliyor. Biz bu işi çözeriz. Bunu göstermemiz lazım. Ancak bugün başka konuları tartışıyoruz. Organize, koordineli, açık ve net bir mücadele hattı kurabilmiş değiliz. Genel Merkez yöneticilerimiz de gerekeni yapmak zorunda. Günlük vakalardan sıyrılıp, demokrasi mücadelesinde yeni bir hat kurmak gerekiyor. Türkiye’de demokrasinin geleceğini konjüktüre bırakamazsınız. 83 milyon insanın hayatı mevzubahis. 1919’da nasıl bir hat kurduysak, burada da demokrasiden yana tüm kesimleri bir araya getiren yeni bir siyaset alanı oluşturmalıyız. Bunu başardığımız anda yalnız iktidar değişmez, Türkiye’nin kaderi değişir.