Kadıköy’de İran, Irak ve Rus uyruklu yabancılar yaşarken Şişli’de Moğollar ve Afrika ülkelerinden gelen yabancılar yoğunlukta. Eyüp’te Afgan, Pakistanlı, Suriyeli ve Türkmenler, Arnavutköy’de Suriyeli, Sudanlı ve Arakanlılar, Esenyurt’ta Suriyeli, Afgan ve Pakistanlıların yanı sıra Mısır, Tunus, Fas, Uganda, Nijerya, Kongo gibi ülkelerden gelen yabancılar bulunuyor. Nüfusu 1 milyon olan Esenyurt’ta, 250 bin yabancı var.
İstanbul’da ortalama 34 farklı ülkeden kişilerin bulunduğunu belirten Tekin, “Özellikle tarihi yarımada, Esenyurt, Sultanbeyli’de bazı mahallelerde kendi vatandaşımızdan çok yabancıların olduğunu gördük. Bu bölgelerde ciddi güvenlik sorunu var. Aynı zamanda uyuşturucunun çok yoğun olduğunu görüyoruz. Bir sosyolojik ve güven sorunu yavaş yavaş psikolojik soruna dönüştü. Mutlaka önlem alınması lazım aksi takdirde önümüzdeki günlerde bugün dünyanın çeşitli ülkelerde yaşanan sorunlar İstanbul’un belli bölgelerinde yaşanabilir. Örneğin Dilovası’nda yaşanan olayların benzeri Urfa’da, Gaziantep’te, Kilis’te, Ankara’da yaşandı.” ifadelerini kullandı.
Sorunun ekonomik boyutuna da dikkat çeken Tekin, “Derin yoksulluğun yaratmış olduğu büyük bir güvenlik sorunu var” dedi. İşverenlerin ucuz işgücü nedeniyle yabancıları tercih ettiğini kaydeden Tekin, “İş cinayetlerinde de hiçbir maliyet yüklemediği için Türklerden ziyade yabancılar tercih ediliyor. Bundan dolayı işini kaybedenlerin büyük öfkesi var. İstanbul’un en büyük toptancıları Suriyelilerin. Bütün alışverişlerini orada yapıyorlar. Ne gariptir ki o ürünlerin çoğu savaş olmasına rağmen Suriye’den geliyor” ifadelerini kullandı. Tarihi yarımada da tersine göçün başladığını kaydeden Tekin, “2 milyon sığınmacıdan bahsediyoruz bu 300- 500 bin bağımsız konut demektir. Yabancıların bu konutları kiralaması ve ekonomik kaynaklı kira artışı kira sorununu derinleştiriyor” dedi.
AKP iktidarının sığınmacı konusundaki tepkilere sert ve söylemlerine ilişkin ise Tekin şu ifadeleri kullandı:
“Süreç sürdürülebilir değil. Avrupa Birliği’nden (AB) 3 kuruş alacağım diye Türkiye’nin geleceğini karartamazlar. Önlem alınması için bunu söylüyoruz. İktidarın hoşuna gitsin diye değil. AB ile konuşulabilir, bu risk paylaşılabilir. Kendi ülkeleriyle, Birleşmiş Milletler dahil birçok kurumu harekete geçirerek bu mazlum insanların kendi ülkelerine gitmelerinin olanaklarının bulunması gerekiyor.
