HABERMAX.Öğrencilerin yetenek ve becerilerini geliştirmek amacıyla felsefe eğitimi odaklı bir bakış açısına yatırım yapan YETEV Okulları, bu farkındalığı yaygınlaştırmak amacıyla 2. Çocuklar için Felsefe Çalıştayı’nı gerçekleştirdi.
Bilal Erdoğan: Çocuklar İçin Felsefe dersi bir umut ışığı
İlkokul çağlarından itibaren çocukların sorgulayan bireyler olması ve analitik düşünme kabiliyetlerinin gelişmesi için bu dersi uyguladıklarını dile getiren Erdoğan, Türkiye’de sınav merkezli eğitim sisteminin bir sorun olduğunu ifade ederek bu durumun net çözümünün olmadığını ancak bu soruna Çocuklar İçin Felsefe dersinin bir umut ışığı olduğunu düşündüğünü söyledi. Çalışmanın diğer okullarla Milli Eğitim Bakanlığına örnek olmasını ümit ettiğini aktaran Erdoğan, muhakeme kabiliyeti gelişmiş bireyler yetiştirmenin önemini vurgulayarak, şunları kaydetti: “Şehitlerimiz var. Allah hepsine gani gani rahmet eylesin. Gazze’de, Filistin’de devam eden bir katliam, bir soykırım var ve çocuklarımız hakikaten bunları görerek büyüyorlar, yaşıyorlar. İşte bunları sorgulamaları, bunların derininde neyin yattığını anlamaları için bu muhakeme yeteneğinin gelişmesine ihtiyacımız var. Çünkü takdir edersiniz ki mesela bir Filistin davası, bir Filistin meselesi var. 70 yılı aşkın bir tarihi var ama her bir çocuğumuza gereğince bu hikâyeyi belki aktaramıyoruz. İlgisini çeken oluyor, çekmeyen oluyor. Çocuğun kendi dikkat dağınıklığı içerisinde konumlandıramamış olabiliyorsunuz. Böyle bir olay gelip çattığı zaman da çocuğumuz tabii ki bocalayabiliyor, anlamlandıramayabiliyor. Ama doğru soruları sorduğu zaman, eminim ki bu tür meseleleri nasıl karşılayacaklarını, tekrar etmemesi için yetişkinliklerinde neler yapmaları gerekeceğini daha iyi takdir ve tespit edeceklerdir. Bu sebeple buna çok ihtiyacımız var.” Erdoğan, bu sorgulamaları yeniden yapacak ve dünyada insanlığa yeniden izzetini, onurunu kazandıracak nesilleri yetiştirmek için bu hikmeti kovalama uğraşına dahil olan daha çok çocuğu yetiştirmenin büyük önem arz ettiğini söyledi.
Hayati Oktay: Sorgulamak, felsefenin önemli bir parçası olduğu gibi aynı zamanda öğrenme sürecinin de temelini oluşturuyor
Çalıştayda konuşma yapan YETEV Okulları Genel Müdürü Hayati Oktay da bu yılki temayı; çocukların kendilerini tanımaya ve çevresini anlamlandırmaya başlamalarından itibaren sordukları sorulardan yola çıkarak “Felsefe ve Varoluş” olarak belirlediklerini aktardı.
Hikmetin, sorgulamaktan geçtiğini söyleyen Oktay, “İlim, kendini bilmektir der” der Yunus Emre. Kendini bilmek; insanın öncelikle kendi varlığını keşfetmesi ve dünyadaki amacını sorgulamasıyla mümkündür. Bu felsefik sorgulamaları yapan insan; derinlerde kendi özünü bulur. Kendini özünü bilen ve kendini anlayan insan ise tüm insanlığı anlayabilecek bir empati yeteneğine hasıl olur. Sorgulamak, felsefenin önemli bir parçası olduğu gibi aynı zamanda öğrenme sürecinin de temelini oluşturur. Çocuklara küçük yaştan itibaren sorgulama yapma refleksini kazandırıldığında daha barışçıl, daha anlayış dolu ve daha adil bir dünya oluşturabileceklerine inanıyorum” diye konuştu.
“Çocuklar İçin Felsefe dersini okullarımızda başarıyla uyguluyoruz”
YETEV Okulları olarak soru sormayı ve sorgulama becerisini çocuklara aşılayan ‘Çocuklar İçin Felsefe’yi okullarda uygulanması gereken en önemli derslerden biri olarak gördüklerini söyleyen Oktay, “2016 yılından itibaren Yenidoğu Okulları’nda ilkokul ve ortaokul kademesinde, 2021 yılından itibaren de Palet Okulları ve İrfan Okulları’nın ortaokul kademesinde ‘Çocuklar İçin Felsefe’ dersini başarıyla uyguluyoruz. Bu dersleri vermekteki hedefimiz ise çocuklarımızın sorgulamayı, hikmetle bakmayı öğrenmeleri, derin düşünme becerilerini geliştirmeleri, kendilerini tanımaları, aktif dinleyerek tartışma yöntemini deneyimlemelerini sağlamak.” diyerek sözlerini tamamladı.
“Varoluş, ancak kendimiz isek gerçekleştireceğimiz bir macera”
“Felsefe ve Varoluş” adlı konferans konuşmasını yapan Prof. Dr. Kenan Gürsoy ise temaya atıfta bulunarak şunları kaydetti: “Neden varlık değil de varoluş? Neden varoluş dendiğinde yanında varlık değil de felsefe var? Bunun bir temeli muhakkak ki var; çünkü varoluş, bir oluşmakta olma sürecini gösteriyor. Varoluş, herhangi bir varlık olmamayı da ifade ediyor. Yani orada, içinde bulunduğumuz, başkalarını alakadar eden varlık ya da varlıkları değil, asli varlığa doğru bir bilinç, hakikate doğru bir bilincin olmasını gerektiriyor. Ama bu varoluş, benim kendi maceramı ifade ediyor; yani insan olduğum, beşer olduğum bu macerayı ifade ediyor. Bu macera aslında benim ancak kendim isem, kendimde isem oluşturabileceğim, gerçekleştirebileceğim bir macera. Eğer bu bir olgunluğa doğru yürüme süreci ise kendimden hareketle yürümeme anlam veren bir macera” dedi.
Varoluşun insan ile alakalı olduğunu söyleyen Gürsoy; “Her şeyin varlığından, orada oluşundan, bir tür hareket içinde oluşmakta oluşundan bahsedebilirsiniz ama burada kastedilen; kendim olduğum insandır ve daima bir bilincin; bir manayı, bir anlamı, bir fark edişi gerekmektedir. Bir tarafı ile dünyanın varlığının içinde olmayı, ama diğer tarafında da bu varlığın bilinci olmayı gerektirir. İnsana bu görev veriliyor yaratıcısı tarafından. Onu idrak etmek, onu farketmek, onun hakikatini anlamak, onun aslen gerçekte olduğu o yer itibariyle ne anlam ifade ettiğini kendisi açısından bütün bir hakikat alanı çerçevesinde konuşabilmek, tartışabilmek ve kemale doğru, olgunluğa doğru yürüyebilmek; bu, o insanın hüneri olarak veriliyor. O, belki bir nesneler alanı değil, belki bir olaylar alanı içerisinde farklı bir olay alanını ifade ediyor ama o bunların bilinci olarak var. İşte o zaman, yavaş yavaş var oluştan sonra gelen ikinci kelimenin neden geldiğini fark ediyoruz; felsefe ve varoluş diyoruz.”
ÇİFx Konuşmaları Yapıldı
Açılış konuşmalarının ardından, Öğr. Görevlisi İrem Özhamaratlı Akay, “Felsefi Bir Tavır Olarak Varoluşçuluk” adlı ÇİFx konuşmasında şöyle konuştu: “Varoluşçuluk, temel olarak aslında hepimizin kendimize zaman zaman sorduğumuz şu gibi sorulara cevap aramamız üzerine yola çıkar: Ben kimim? Yaşamımın bir anlamı var mı? İnsan olmak ne demek? Bu sorulara cevap olarak aslında farkında olalım ya da olmayalım varoluşçulukla çoktan tanışmışızdır.” dedi. Varoluşun varlığı üzerine felsefik sorular soran Akay, “Varolması için ne gerekir bir insanın? Bilgi mi gereklidir? Bilmek, bir konuda malumat edinmek, soyut düzeyde öğrenilme bilginin sentezlenmesi… Bunlar bilimi ve kavramsal dünyayı oluşturma açısından son derece kıymetlidirler fakat bu bilme faaliyeti o insanın var olduğu anlamına gelir mi? Şimdi ise yapay zihinlerle karşı karşıyayız. Var olmak; eğer objektif, bilimsel bilgi alanında faaliyet göstermekse bu durumda yapay zihinler vardır, varoluş gösterir diyebilir miyiz? Adalet, özgürlük, değerler, insan hakları üzerine yazılmış binlerce kitap, milyonlarca fikir olmasına rağmen biz neden bugün insanlık adına böyle krizler yaşıyoruz? Medeniyet krizleri, kültür krizleri, değerler krizleri…Bunların sebebi bu konuda yeterince nesnel bilgi edinememiş olmamız mıdır? Bizim insan hakları ihlalleri yüzünden yaşadığımız krizler bilgisizlikten kaynaklanan krizler midir? Hayır, tüm bunlar aslında varoluş krizleridir. Epistemik düzeyde, büyük çoğunluğumuzun yeterli olduğunu ama kimsenin karar veremediği, sorumluluk alamadığı, yani aksiyona geçemediği durumlar yüzünden yaşadığımız krizlerdir. Görüldüğü gibi var olmak için beden sahibi olmak yetmiyor, aynı zamanda birtakım konularda bilgi sahibi olmak da yetmiyor. Peki biz nasıl var oluruz? En kadim öğretilerden itibaren bilmek eylemi dış dünyanın dışında başka bir yere referans eder: kendimize. Kendini bilmek, kendinden itibaren dünyayı okumak ve aksiyon almak. Tüm bunlar bizi var eden asıl şeylerdir.”
Doç. Dr. Yaylagül Ceren Karataş: ‘Çocuklar İçin Felsefe’ çalışmaları ile çocuğun içindeki potansiyel açığa çıkarılıyor
“Çocuk Kimdir? Hikayesi Nasıl Oluşur?” adlı ÇİFx konuşmasını yapan Doç. Dr. Yaylagül Ceren Karataş ise, çocuk olmanın insan olmanın en önemli duraklarından biri olduğunu söyleyerek şunları aktardı: “Çocuk; bir organizma olmanın ötesinde, toplumsal bir birey olarak varoluşunu temellendirebilme imkanına sahip, içinizde öldürmediğiniz, içinizde kurmaya devam ettiğiniz, çoğu zaman da nostaljik olarak dönmek istediğiniz bir imkandır aslında. Hep biyolojik olarak bakıyoruz çocuklara; ancak aslında onlar da kendi içlerinde kendi büyüklüklerini, insan oluşlarını taşıyorlar potansiyel olarak. Bizler Çocuklar İçin Felsefe çalışmalarıyla çocukların içindeki o potansiyeli açığa çıkarmaya çalışıyoruz. Soru soruyoruz ve onun soru sormasını sağlıyoruz ve inanın pek çok filozofun felsefe tarihinde ifade ettiği önermeleri, bizzat kendi ifadeleriyle, kendi kelimeleriyle söyleyebiliyor.” Doç. Dr. Nihal Petek Boyacı’nın “Yeniden: Merak, Düşünme ve Refleksif Düşünme” adlı konuşmasından sonra ÇİFx konuşmaları tamamlandı.
Felsefe Atölyeleri Gerçekleştirildi
ÇİFx konuşmalarının ardından, Doç. Enis Doko’nun da içinde yer aldığı, birbirinden önemli isim, “Hayatın Anlamı Nedir?”, “Yardımseverlik Kavramı Üzerine Felsefi Soruşturma”, “4-7 Yaş Arası Çocuklarla Nasıl Felsefe Yapılır?”, “Lipman’ın Müfredatından Örneklerle Çocuklar İçin Felsefe Materyal Gelişimi”, “Düşünceler, Duygularımızın Gölgesi Midir?” gibi 16 farklı atölye gerçekleştirdi. Çalıştay, kapanış töreninin ardından sona erdi.