İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, dünyanın önde gelen şirketlerinin sahiplerini ve üst düzey yöneticilerini bir araya getiren, “İntercontinental Chapter IC Toplantısı”nda konuştu. Konuşmasının büyük bölümünü Suriyeli mülteciler konusuna ayıran İmamoğlu, “Mülteci konusu hem İstanbul’un sorunu hem Türkiye’nin sorunu; ama ıskalanan bir konu var ki, aslında mülteci konusu dünyanın bir sorunu. Sanki bu konu, Türkiye’ye mal edilmiş, Türkiye’nin çözmesi gereken bir konuymuş şeklinde algılanıyor; ama öyle değil. İstanbul, 16 milyonluk bir kent. Son dönemlere kadar sorunlar arasında mülteci sorunu yoktu. Artık gündem ne olursa olsun, deprem de olsa ikinci sıra gündem konusu, mülteci sorunu oluyor. Artık kent hayatını direkt etkiliyor” dedi.
“İSTANBUL’UN BAŞINA GELEN, DÜNYANIN BAŞKA ŞEHİRLERİNİ BAŞINA DA GELEBİLİR”
Beşiktaş’da bir otelde yapılan toplantıda kürsüye çıkan İmamoğlu, söze bazı istatistiki verilerle başladı, şunları dedi:
“2012’ye kadar 14 bin mülteci nüfusu var, Türkiye’de. 2013’te 225 bine, 2014’te 1,5 milyona, 2016’nın sonuna doğru 2 milyon 800 bine çıkıyor. Şu anda biz, bu nüfusun 4 milyon civarında olduğunu düşünüyoruz. Bunu bir göç gibi düşünmek ya da anlatmak doğru değil. Bir topluluk, belli bir sebepten dolayı yer değiştiriyor. Hem bu insanlar için hem de gittikleri yerde yaşayan insanlar için büyük bir travma bu. İstanbul, göç konusunda deneyimli bir kent; ama bu kadar yoğun bir nüfus hareketi, bu kent ve ülke için bile yorumlaması güç bir konudur. İstanbul’da, 1 milyon civarında mülteci nüfusu var. İstanbul’un yaklaşık yüzde 4’ünü Suriyeli mültecilerin doldurduğu anlamına geliyor. Bir anda, 4-5 yılın içinde oldu bu. Başka ilginç bir veri de Suriyeli insanların yüzde 46’sı, 18 yaş altında. Yaş ortalaması 22,5. Bu, çok başka bir kavram. Yoğun bir şekilde çocuklardan ve gençlerden bahsediyoruz. Bir savaştan kaynaklı toplu göçün sorunu, bu yüzden dünyanın bir sorunudur. Hep birlikte çözmeliyiz. Aksi taktirde bugün İstanbul’un başına gelen konu, bütün dünya ülkelerinin başına gelebilir.”
“DÜNYA MİRASININ EMANETÇİSİYİZ”
“Suriye’de yaşanan olayların bir an önce bitmesini ve bu konuda uluslararası bir seferberlikle diplomasinin yönetilmesini istiyoruz” diyen İmamoğlu, İstanbul’un belediye başkanı olarak, dünyanın her yerinde konuyu gündeme getirmeye ve çalışmalar yapmaya devam edeceğim” diye konuştu. İstanbul’un derin bir yapısı ve binlerce yıllık tarihi olduğunu vurgulayan İmamoğlu, “Bu binlerce yıllık tarihin ruhunu yaşayan bir dönemi İstanbul’da yaşatmak istiyoruz. 10 bin yıl öncesi de 5 bin yıl öncesi de 2 bin yıl öncesi de bizim; bugünü de bizim. Aynı zaman biz kendimizi, bu dünya mirasının bir emanetçisi olarak görüyoruz. Emanetçi olarak gördüğünüz zaman, evrensel değerlerle kendinizi dünyaya da sorumlu olarak tanımlamış olursunuz” ifadelerini kullandı.
“İSTANBUL; DÜNYANIN MERKEZİ”
İstanbul’un dünyanın birçok ülkesinden büyük bir bütçeyi yönettiğini belirten İmamoğlu, “Böyle büyük bir kentin, 5 yıllık stratejik planını çalışıyoruz. Bu ülkenin ve şehrin geleneğinde var ama biz, daha da ileri gidiyoruz; 2050 vizyonunu bu şehir için çalışıyoruz. Dünyanın bir başkenti gibi, dünyanın bir merkezi gibi gördüğümüz İstanbul’u, ona yakışan bir biçimde yönetip, 2050’ye hazırlamak istiyoruz. Bu şehrin, dünyanın en adil kenti olmasını istiyoruz. Bu kentin, yeşil ve çevreci bir şehir olmasını istiyoruz. Bu kentin aynı zamanda yaratıcı bir kent olmasını istiyoruz. İstanbul’un, dünyanın en çok ziyaret edilen metropolleri arasında ilk 3 sırada olmasını istiyoruz. Belki birincisi ama ilk 3’te mutlaka olmalıyız. Şu anda ilk 10’da 8’inciyiz. Bu şehri, demokrasinin simgesi yapmak istiyoruz” dedi.
“BENİM HİÇBİR AZINLIK VATANDAŞIM YOK”
Toplantı, İmamoğlu’nun konuşmasının ardında soru-cevap bölümüyle devam etti. İmamoğlu, “5 yıl sonra kendinizi nerede görüyorsunuz” sorusunu, “Beş yıl sonra sizi, inşallah davet etmiş ve daha kalabalık olarak görürüm” şeklinde yanıtladı. İmamoğlu, “demokrat olmakla” ilgili soruya, “Daha önce duydunuz mu bilmiyorum; ‘Her şey çok güzel olacak’ sloganımız bizim. Bu bir pozitif bakış değil. Aslında bu, her sabah, ‘Her şey çok güzel olacak’ deyip hayata başlamak, insanları kucaklamak, onlarla iletişim kurma prensibiyle hareket etmek, herkesi hissedebilmek empati duygusu ve herkesin haklarına saygı duyabilmek. Etnik kökeni ne olursa olsun, inancı ne olursa olsun, yaşam biçimi ne olursa olsun -elbette disiplin çerçevesinde bu olmazsa olmaz- ama bu özgürlüğü sağlayarak ve bunu kurguladığınız zaman en demokrat olma yolunda büyük bir adım atmış olursunuz. Son Avrupa ziyaretimde, bana bir soru sorarken bazı vatandaşlarımızla ilgili azınlıklar sıfatını kullandıklarında, onlara şunu söyledim: Benim hiçbir azınlık vatandaşım yok. Bir kişi de olsa benim asıl vatandaşım. Hiçbirisi azınlık değil. Bu bile bizim eşitlikçi bakışımızın ve kucaklayıcı bakışımızın önemli bir penceresi diye düşünüyorum” yanıtını verdi.
“EKONOMİK İYİLEŞMEYE İHTİYACIMIZ VAR”
İmamoğlu, mültecilerle işsizlik arasında bağlantı olup olmadığı sorusu üzerine de şunları söyledi:
“İşsizlik konusunda bir kısım vatandaşımız, kendi mahallesinde işsizliğin sebebi olarak doğrudan Suriyelileri görüyor. Aynı zamanda toplumsal bir çatışmaya sebep olabiliyor. Bunları da engellemek ve gerçek sebebin o olmadığını anlatma çabası içerisindeyiz. Orada biz bir asimile peşinde değiliz. Biz, bu insanların kendi ülkelerinde varlığı peşindeyiz. İşsizlik oranlarının daha yüksek olduğunu düşünüyoruz. Güncel olarak yaşadığımız bir problemin mülteci konusuyla paralel olmadığı fikrindeyiz biz. Ülkemizdeki son dönemdeki ekonomik daralmanın büyük oranda işsizliğe sebep olduğunu düşünüyoruz. Direkt işsizlikle bağlantılı bir mülteci konusunu yorumlamak elbette mümkün değil; ama dediğiniz gibi güncel bir psikolojik sorun yaşıyoruz. Hatta gerçek rakamlarla da bunun destekleyici bir oran var ama burada, başta söylediğim mülteci sorunuyla ilgili fikirlerimizi hayata geçirirsek, bu insanların tekrar yurtlarına dönmelerini sağlayabilirsek, bu önemli bir kazanımdır. Biz, zaten iş ve istihdam üretme konusunda kabiliyetli bir toprağız aslında. Dünyanın farklı yerlerden insanları belli oranda zaten istihdam ediyoruz. Bu noktada istihdam hareketimizin, kalacak olan Suriyelilere yetecek güçte olduğunu düşünüyoruz. Ama önce ülkemizin ekonomik bir iyileşmeye ihtiyacı var.”